6 Eylül 2017 Çarşamba

Umut sadece bir isim midir sizin için?

          Yaşıyoruz öylece...
          
          Kıymetsiz öfke, gurur ve kinimizi bir daha asla sahip olamayacağımız zamanlar için harcıyoruz. Sayfaların rengi yok, şekli, şemali yok. Onları güzel sözlerle bir şiir kitabına döndürmekte bizim elimizde, kıpkırmızı bir mürekkeple intihar mektubu yazmakta. Benim tercihim boş ya da dolu, bütün kağıtları olması gereken yere göndermekten yana. Yani bir ağaç yetişsin isterim hiç anlamı olmayan sözler yazmak, hiç okunmayacak kitaplar basmak yerine yeni bir ağaç, bir umut, tertemiz bir nefese dönüştürmekten...

          Her fırsatta bahsederim hayallerden, öyle çok hayalim var ki...
          Ancak cesaretim yok, hayallerimin peşinden nefes nefese kalana kadar koşmak için. Bu yüzden bu yazıyı okuyorsunuz. Uzaktan bakıldığında şatafatlı bir hayat sürüldüğünü düşündüren bir konağın önünden geçiyorsunuz, tüm kötülüklere rağmen rengi hala beyaz, çatısında bir leylek yuvası ve bahçesi envai çeşit çiçeklerle dolu. İşte ben o konağım, yıllardır tadilatta, mobilyalara çarşaflar serilmiş "Kimseyi misafir edecek durumum yok" dercesine, yerler toz içinde, güneş görmemiş yıllardır. Kimseye diyemiyorum, böyle göründüğüme bakma içim kan ağlıyor diye.

          Böyle şeyler söylenmiyor artık kolay kolay. Neredeyse bütün duyguları saat bazına indirgedi yeni dünya, bütün sözler anlamını yitirmek üzere. Şiirler tuvalette sosyal medyada gezinirken okunur durumda, öyle basit öyle uçucu oldular. Filmlerde göz dolduran sarılma sahneleri yok, insanları özendirecek kadar sıkı sarılmalar. Ağlamak utanç verici gibi geliyor, ağlarken birilerine yakalanma korkusu sarıyor, onun bile tadı kaçıveriyor. 

          Pek beceremiyorum belki yazmayı ama anlatacak çok şeyim var ve bu yazılar yazılacak, ben hayallerimin yakasına yapışana kadar...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder