21 Eylül 2017 Perşembe

Söz Savaşları


          Hayat...
          Söylerken öyle çok şey bekliyor ki insan; acılar, güzel şeyler, sevmek, sevilmek, bazen zengin olmak, bazen gezgin. Sabaha beklediğin güzel bir haber için heyecandan uyuyamamak, uyandığında o iyi haberin gelmemesi bazen hayat.

          Bu da söylerken basit geliyor, olası bir durumdur. Fakat bu duruma maruz kaldığında zaten iyi gitmeyen koca bir günü uykusuz geçirdiğinde, onca işin gücün arasında kalbindeki sızı, aklındaki sorular, bunaltan sıcak ya da donduran soğuklar eklendiğinde resmen bir işkenceye dönüyor. Gecesinde belki de hayatının en güzel günü olacağının hayalini kuruyorken, sabah uyandığında bahçedeki tüm çiçekler ölmüş oluyor.

          İlk kelimede söylediğim gibi "hayat". Tekrarı olmayan, senaryosunda sadece senin olduğun ışığı az, seyircisi ziyadesiyle fazla bir oyun teorik olarak. Rolünü sen belirliyorsun, ancak replikler tamamen Tanrıya ait. Çünkü "İyiyim" diyorsun, güzel gidiyor... Aslında bok gibi, öyle değil mi? Sen bir astronot, bir doktor, bir filozof olmanın hayalini kurarken karın tokluğuna çalıştığın basık bir masa başında buluyorsun kendini ve yine de "İyiyim" diyorsun. Değilsin, kabul et. Hiç birimiz iyi değiliz, ben bu yazıyı buraya yazacak kadar yalnız, aciz ya da ismi her neyse ondan biriyim ve sen bu yazıyı okuyacak kadar çaresizsin. Zorunda değilsin ama "Acaba içinde ben var mıyım" diyorsun. hepimiz buradayız güzel dostum. Yalnızlar, çaresizler, yazanlar, okuyanlar, işe geç kalanlar, cüzdanını kaybedenler, makyajı akanlar, sevdiği kıza açılamayanlar, yüzme bilmeyenler ve daha nicesi; hepimiz buradayız. 

          Gecenin bir vakti zaten karman çorman olan aklına bir "acaba" düşer ve gözlerinden akan uykuyu alır götürür. Acaba ne zaman mutlu olacağım, ne düşünüyor, beni düşünüyor mu, sevmiş olsa bunu yapar mı, gitsem kızar mı, sever mi, özledi mi, aşk nedir, para nerede, anahtarı nereye bıraktım, çok mu abarttım, ödev ne olacak, sunumu hazırladım mı... Ohoo, soru çok. Örneklerde olmasa da senin de bir 'acaban' var değil mi ?

          Bu yazı da benim acabam. Acaba diyorum, neden ben? Yıllarımı verdiğim bir aşk ellerimden kayıp gittikten sonra hala yaşıyor olmak mı suçum? Yoksa hayat çiçekleri mi sevmiyor gönlümdeki kurak topraklarda yeşeren? Kumar oynamayı mı bilmiyorum, ki açılan her kağıtta kaybeden ben oluyorum? 2 gün içinde bir kart daha seçeceğim ve yine kaybedersem gönül sarayımdan bir oda daha çer çöp dolacak. Eğer kazanırsam, odalardan birini güllerle doldurup güller solduğunda sarayı ateşe vereceğim. Umarım gülü seviyordur...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder