27 Eylül 2017 Çarşamba

Son G'ece

          Gözlerinden uyku akarken, uyumak yerine bir hayal daha kurmaya çalışmak kadar masum sevmek. Ele avuca gelen bir şey olsa ya bi' ceylan olurdu kirli bir ırmaktan su içen ya da rengarenk bir kuş kuru dallara tüneyen.

          İşte bu yüzden zor geliyor bunu yapmak, sevmek, sevilmekten bahsetmek zor geliyor. Dünyanın böyle boktan bir hal aldığını gördükçe ne o ceylanı avlayan timsaha engel olabiliyorsun ne de bir ağacın var o kuşu çağırabilecek. Yıllar geçse de kirli ırmağın suyuyla, yeşil rengini unutmuş olsak da o ceylan da kuş da yaşamaya devam ediyor oysaki... Küçücük yüreklere sıkıştırılmış ön yargılar, korkular ve hırçınlık yüzünden sevemedik kimseleri. Sevdiğimize inandıramadık, kalplere sıkıştırılan o boktan şeylerin arasında beyaz bir kelebek, rengarenk bir çiçek, hoş bir rahiya olamadık hiç bir zaman. Ancak bir yere de varamadık kapkaranlık zihinlerin arasından sıyrılıp.

          Karşısına geçip neler söyleyeceğimizin planlarını yaparken söyleyebildiğimiz asıl kelimeleri unuttuk, benliğimizi yitirdik günden güne. Uykularımız her kaçtığında biraz daha denedik daha güzelini, onun için daha güzelini, yapmak için. Olmadı; bizim için güzel olmayan şeyleri yapmaya başladık o güzel görsün diye. O gitti, güzel olmayan şeyleri bize bıraktı. Ne korkunç bir kayıp. Halbuki sen olabilsen, ben olabilsem karşısında, tamı tamına, eksiksiz... Ne muazzam bir manzara olurdu kim bilir..

          Sen sevdiğin filmlerden bahsediyorsun, sevdiğin müziği dinliyor, sevdiğin tarzda şiirler okuyup kitapların sadece kapaklarına bakıyorsun. Sabırsızlıkla beklediğin film vizyona girdiğinde gönül rahatlığıyla gidiyor, hıçkıra hıçkıra ağlıyor ya da bağıra bağıra gülüyorsun. Çay içiyor, pazar günleri ormanda yürüyüşe çıkıyorsun. Tamamen isteyerek, severek. Ve o da seni seviyor. Belki de sırf ona benzemeye çalışmadığın için seviyor, belki de o da aynı şeylerden hoşlanıyor ya da ne bileyim belki hep böyle bir hayat istemiştir kimselere söyleyemeden. Ama seni seviyor, sen olduğun için.

          Replikler yazıp söylediklerinin karşısında vereceğim cevapları düşünmeyi bıraktım. Karşısına çıktığımda ben olacağım, iki kelimeyi ezberlemeye çalışan biri değil, iki çift göze bakarak cilt cilt romanlar yazan ben olacağım karşısında. Umarım karşısına çıktığımda madalyonun diğer tarafındaki ben ortaya çıkıp bütün kelimelerin sonuna saçma sapak ekler getirip her cümlenin sonunda nefes nefese kalmaz, terleyip ellerini arkasına bağlamaz edebi cümleler kurarken. Bana şans dilemeni isterdim ama bunu okuduğunda ya yeniden doğmuşçasına mutlu olacağım ya da çoktan kaybedip köşeme çekileceğim. Önemli olan, sen bunu okuduğunda geç kalmamış olman.

"Vakit varken tomurcukları topla, zaman hala akıyor ve bugün gülümseyen bu çiçek yarın ölüyor olabilir..." Mükerrer.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder